Songül KOÇYİĞİT

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 29 Eylül 2004

 

Şehit Düştüğü Yer: Tokat ili Yağmurlu Beldesi kırsal alanı

 

Doğduğu Tarih: 1973

 

Doğduğu Yer: Sivas, Ulaş ilçesi Kurtlukaya Köyü

 

Mezar Yeri: Sivas

 

 

29 Eylül’ün son saatlerinde Tokat ilinin Yağmurlu Beldesi kırsal alanında Recai Dincel Karadeniz Kır Silahlı Propaganda Birliği’ne bağlı savaşçılarımızla oligarşinin askeri güçleri arasında çıkan çatışmada birliğimizin komutanı Sebahattin Yavuz, komutan yardımcısı Songül Koçyiğit ve savaşçılarımız Derya Devrim Ağırman ve Mustafa İşeri, son nefeslerine kadar çatışarak şehit düştüler. Kurye olarak bölgede bulunan Cephe üyesi Salih Çınar ise sağ yakalandıktan sonra infaz edildi.

Gerilla birliğimiz pusuya düşürülmüş, dört bir yandan sayıca çok üstün düşman kuvvetleri tarafından kuşatılmış olmasına rağmen, teslim alınamamıştır. Yoldaşlarımız yılların tecrübesiyle, sınıf kinleriyle, devrimci coşkularıyla savaşmışlardır.

Katledilen yoldaşlarımız gerilla mücadelesinde en tecrübeli yoldaşlarımızdandı. Songül Koçyiğit 11 yıl, Sebahattin Yavuz 10, Mustafa İşeri 10, Derya Devrim Ağırman ise 6 yıldır dağlardaydılar. Yıllardır dağlarda devrim ve sosyalizm bayrağını taşıdılar. Aç kaldılar, malzemesiz kaldılar, yorulmadılar. Yılmadılar. Yaralandılar, yaralarını otlarla sarıp umudu yaydılar Karadeniz’in yoksul köylerinde.

 

Songül Koçyiğit (Lütfüye-Sibel) Alevi-Kürt milliyetinden olup, aslen Dersimlidir. İsyanlar diyarı Dersim'de 1938 isyanından sonra binlerce yoksul Dersimli gibi ailesi Sıvas'a taşınmıştır. İlkokulu köyde okuyan yoldaşımız, ortaokulu Sivas Atatürk Lisesi orta bölümünde okudu. Eylül 1993'de gerilla birliğine katılana kadar temizlikçilik, tarlada ırgatlık ve çeşitli işlerde çalıştı.

Önder Özdoğan'ın yakın akrabası olan yoldaşımız, devrimci mücadeleyle de O'nun aracılığıyla tanıştı. Babası çoban olan Songül, köyün en yoksul ailesinin kızıydı. Önder yoldaşımızın çabalarıyla, iliklerine kadar hissettiği, çoğu zaman okula aç gitmesine neden olan yoksulluğun ancak devrimle yok edilebileceğini erken yaşlarda öğrendi. Ve bunu özgeçmişinde “Mücadele konusundaki ısrarım yaşadığım yoksulluktan dolayı düzene duyduğum kin ve öfkemdendir.” sözleriyle ifade etti. Köyün bütün yoksullarıyla ilgilenen, eğiten ve sevgilerini kazanan Önder'in, “ben buralara gelmesem, bizim örgütün insanlarını kesin bulacak ve mücadele edeceksin” öğüdünü tutmaya daha o günlerde karar vermişti. Küçük yaşta evlendirilmek istenmesine de bu nedenle karşı çıktı.

Ailesi Sıvas'a taşındığında, o da devrimcileri aramaya başladı. 1991'de Cumhuriyet Üniversitesi'nde Dev-Gençlileri buldu. Mücadele dergisine gidip gelmeye, Nail Çavuş ile görüşmeye başladı. Sebahattin Yavuz yoldaşımızla tanıştı ve 1992 yılından itibaren örgütlü ilişkiler içinde yer aldı. Sivas merkezde mahalli alanda çalıştı. Yoksulluğun olmadığı bir düzen yaratma kavgasını dağlarda vermek, gerilla olmak isteğini dile getirerek, 1993'ün Eylül ayında bu isteğine, Mete Nezihi Altınay komutasındaki birliğimizin savaşçı olarak kavuştu. Şehit düştüğünde Birliğimizin komutan yardımcılığını görevini yapıyordu.

İlk gözaltısını 1992'de yaşadı. Bu 15 günlük gözaltının ardından 1993'de Rıfat Özgünger ile birlikte gözaltına alındı. 18 günlük gözaltı süresince, işkenceler, tecavüz tehditleri karşısında başeğmedi, direndi. Sıvas katliamında, gerici-faşist güruha karşı direnişin içinde yer alan yoldaşımız, burada da gözaltına alınarak işkence gördü ve direndi. Toplam yedi kez gözaltına alınmasına rağmen, oligarşi yoldaşımızı devrimden koparamadı, yıldıramadı. Düşmanın ininde, onun güçsüzlüğüne tanık olmuş, inançlı insanı yenecek hiçbir gücün bulunmadığını bilince çıkarmıştı.

Küçük büyük iş ayrımı yapmadan verilen her görevi coşkuyla yerine getiren yoldaşımız için, “Parti Cepheli olmak, Parti Cepheli kişiliği kazanmak, düşmanın karşısına bu kimlikle çıkmak” büyük bir özlem, coşku dolu bir duygu yoğunluğu demekti. “Partim, önderim, şehit yoldaşlarım ve halkımız için düşmana sıktığım ve sıkacağım her kurşunu da bu duyguyla sıkacağım.” diyen yoldaşımız için yaşam ve ölümün anlamı şu sözlerde ifadesini buluyordu:

“Yaşarsam zafer gününde halaya duracak, şehit olursam geleneklerimize yeni bir halka daha ben ekleyip, yoldaşlarımızın zafer gününü şehitler kervanına katılarak selamlayacağım”.

Zaferden başka hiçbir duygusu, düşüncesi olmayan, bu bilinçle savaşan ve şehit düşen yoldaşımıza, o büyük günü armağan edeceğiz.

 

(Yukarıdaki özgeçmiş, Songül Koçyiğit ve yoldaşlarının şehit düşmesiyle ilgili olarak DHKC Basın Bürosu tarafından yapılan 2 Ekim 2004 tarihli 342 No'lu açıklamadan alınmıştır.)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

Yoldaşları, yakınları Songül Koçyiğit’i Anlatıyor:   

 

Geri